Gitmeli Buralardan
Işte bizim evimizde bu salyangozun evi gibi,
diyordu küçük kardeşine elindeki yumuşacık salyangozla oynarken.
Biz de bunun gibi vıcık vıcık.
Bak bir bak, benzemiyor mu?
Bir aşağıya baktı kardesi bir de ağabeyin elindeki salyangoza,
hoşuna gitmemiş olacak bu karşılaştırma,
Sensin salyangoz diyor ağabeyine, hafif kırgın ve kızgın.
O yaşlarda büyükler hep biraz daha zalim ve küçükler hep biraz kırgın.
Güneşi örten koskocaman binalarin oldugu bir yere gitmeli diyordu.
Büyük olan diğerine,
Usul usul yururken.
Öyle büyük, öyle yüksek olmalı ki binalar
Çamaşır bile asamamalı annem iki ev arasina.
Baksana, dedi küçük olan kardeş ağabeyine,
hayata her yanından sımsıkı tutunan elleriyle gökyüzünü göstererek;
koskocaman bir martıya benzemiyor mu şöyle bakınca, hani babamın vapurda simit verdiklerine.
Büyük kardeş, evet dedi, üstüne oturmayan bir ciddiyetle.
Sanki birden büyümüş gibi, henüz kurduğu ve kuracağı hayalleri unutur gibi.
Gitmeli buralardan ve o binaların en üst katinda oturmalı, güneşle yarışmalı.
Her katında minik minik bir sürü cam olmalı
dedi diğer kardeş, heyecanla, evler bizimkiler gibi camsız olmamalı.
Ama bizimki gibi rengarenk olsun binalar,
masmavi olsun gökyüzü ve pamuk gibi bulutlar, dedi kendine yaraşır çocuksu bir keyifle.
Bir de Istanbul kadar güzel, dedi büyük kardeş birden,
ve bir de Istanbul kadar güzel.
Gül İnce Beqo